Gecenlerde Oz denen diziye ne kadar tutkun oldugumdan bahsetmiştim suan 6.cı ve son sezondayım,yine Oz'un içinde gecen enfes mottolardan birini paylaşmak isterim sizinle
viktor hugo abimiz... muzik nedir in en güzel yanıtlarından birini vermiş..bir müzisyen adayı olarak beni ayrı bir etkiledi
" Music is the expression of moments that you can not tell but you can't keep silence either!"
yani mealen
" Muzik anlatamadıgınız ama sessiz de kalamadıgınız anların dışa vurumudur"
ne denir ki böle lafı agzına saglık Viktor emmi!
23 Ocak 2008 Çarşamba
22 Ocak 2008 Salı
MÜSLÜMANSA HEPİMİZ,DEĞİLSE HİÇBİRİMİZ
hrant dink polemiklerinin popüler oldugu su günlerde..bir yazı döşenmek isterdim ama
baktım ki öz kardeşim bana diyecek söz bırakmamız,eline aklına sağlık diyerek aynen alıntılıyorum
--------------------------------------------------------------------------------
Müslümansa Hepimiz, Değilse Hiçbirimiz!
Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi’nin Galata Köprüsü’nde öldürülmesinin ardından verdiğimiz 41. basın şehidiydi Uğur Mumcu…
1993’te henüz ilkokula giden bir çocuk olarak “neden” sorusuna bir cevap bulamadığım cinayetin ardından yalnızca 14 yıl geçtiğinde liste iyiden iyiye kabarmış ve “son model karanlık güç akımı”mızın “kurtlar vadisi tarikatı”na mensup bir çocuğun elindeki tabancadan çıkan kurşunlarla aramızdan ayrılan Hrant’la birlikte bu sayı 61’e ulaşmıştı.
Daha önce ABD’nin Irak işgali ve İsrail’in Filistin’deki mezaliminin ardından ortaya atılan “hepimizli slogan”ların bir benzeri de Hrant Dink’in ölümünün ardından on binlerce insanın katıldığı cenazede ortaya çıktı:
Hepimiz Ermeniyiz!
Kim bilir belki de Müslüman olduklarından, Iraklılar ve Filistinliler için kullanıldığında kimselere rahatsız edici gelmeyen bu “hepimizli slogan” Ermeniler için kullanıldığında bir “şer odağı” haline gelmişti.
Saadet Partisi’nden Büyük Birlik Partisi’ne, Bülent Ersoy’lu yarışma programlarından Trabzon-Malatya-Elazığ gibi şehirlerin tribünlerine kadar herkes bir olup sloganı kınıyor ve ısrarla Ermeni değil Türk olduklarını vurguluyorlardı:
“Mehmetçiklerimiz can veriyor, kimsenin meydanlara çıktığı yok, elin Ermeni’si için mi meydanlara çıkıyorsunuz? Yazıklar olsun! Hepimiz Mehmet’iz, hepimiz Türk’üz!”
Şaka gibiydi aslında her şey… Ya ben yanlış bir ülkede yaşıyordum ya da yanlış televizyonları seyrediyor, yanlış gazeteleri takip ediyordum; sanki her şehit cenazesinde binlerce insan yürümüyordu “şehitler ölmez vatan bölünmez” diyerek...
Ama anlamak istemediler “hepimiz Ermeniyiz”in “öteki” olmuş bir gruba sahip çıkmak, “yalnız değilsiniz” demek olduğunu; “size yapılan haksızlıklara karşı sizinleyiz” demek olduğunu.
Nefretle dolu yüreklerine bir Ermeni’nin acısının girmesine müsaade etmediler.
“Hepimiz Türküz” cümlesinin ancak, Türklerin bir zamanlar zorla isimlerinin değiştirildiği Batı Trakya’da, evlerinin yakıldığı Almanya Solingen’de, Yunanistan’daki aşırı milliyetçi Ortodoks Halk Birliği Partisi(LAOS)’nin genel merkezinde “kıymetli” olduğunu anlamak istemediler.
“Hepimiz Ermeniyiz’, cümlesi Ermenistan’da ne kadar değersizse ‘Hepimiz Türküz’ de Türkiye de o kadar değersizdir” dediğimizde bile hazırdı ellerindeki etiketleri: vatan haini!
Ulusça yasa gömüldüğümüz 17 Ağustos depreminin ardından Yunanistan’daki Ta NEA Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Leon B.Karapanayotis’in depremin hemen ardından, gazetedeki başyazısına “Hepimiz Türküz” başlığı atmış olduğunu duymak istemediler. Ne tuhaftır ki o zaman da “Dünya Yunan olsun” çevreleri bu gazeteye tepki göstermişlerdi…
Solingen’de Türklerin evlerinin yakılmasının ardından “Almanya’nın iyi insanları”nın attığı ve ne gariptir ki bu kez de “Dünya Alman Olsuncular”ın tepki gösterdiği slogan da aynıydı halbuki: Hepimiz Türk’üz!
Ve biz yapayalnız kaldık Hrant’ın öldürülmesini “dışarıda aleyhimizde kullanılır” diyerek kınayanların çirkin yüzlerinin yanında…
61 basın şehidimizin ardındansa sadece yazdıkları ve yürekleri, bir de büyük şair Nevzat Çelik’in karaladığı şu satırlar kaldı akıllarımızda:
”çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye’de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya’da türk olacağız
hollanda’da surinamlı
fransa’da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zenci de mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı…”
onur görünmez
baktım ki öz kardeşim bana diyecek söz bırakmamız,eline aklına sağlık diyerek aynen alıntılıyorum
--------------------------------------------------------------------------------
Müslümansa Hepimiz, Değilse Hiçbirimiz!
Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi’nin Galata Köprüsü’nde öldürülmesinin ardından verdiğimiz 41. basın şehidiydi Uğur Mumcu…
1993’te henüz ilkokula giden bir çocuk olarak “neden” sorusuna bir cevap bulamadığım cinayetin ardından yalnızca 14 yıl geçtiğinde liste iyiden iyiye kabarmış ve “son model karanlık güç akımı”mızın “kurtlar vadisi tarikatı”na mensup bir çocuğun elindeki tabancadan çıkan kurşunlarla aramızdan ayrılan Hrant’la birlikte bu sayı 61’e ulaşmıştı.
Daha önce ABD’nin Irak işgali ve İsrail’in Filistin’deki mezaliminin ardından ortaya atılan “hepimizli slogan”ların bir benzeri de Hrant Dink’in ölümünün ardından on binlerce insanın katıldığı cenazede ortaya çıktı:
Hepimiz Ermeniyiz!
Kim bilir belki de Müslüman olduklarından, Iraklılar ve Filistinliler için kullanıldığında kimselere rahatsız edici gelmeyen bu “hepimizli slogan” Ermeniler için kullanıldığında bir “şer odağı” haline gelmişti.
Saadet Partisi’nden Büyük Birlik Partisi’ne, Bülent Ersoy’lu yarışma programlarından Trabzon-Malatya-Elazığ gibi şehirlerin tribünlerine kadar herkes bir olup sloganı kınıyor ve ısrarla Ermeni değil Türk olduklarını vurguluyorlardı:
“Mehmetçiklerimiz can veriyor, kimsenin meydanlara çıktığı yok, elin Ermeni’si için mi meydanlara çıkıyorsunuz? Yazıklar olsun! Hepimiz Mehmet’iz, hepimiz Türk’üz!”
Şaka gibiydi aslında her şey… Ya ben yanlış bir ülkede yaşıyordum ya da yanlış televizyonları seyrediyor, yanlış gazeteleri takip ediyordum; sanki her şehit cenazesinde binlerce insan yürümüyordu “şehitler ölmez vatan bölünmez” diyerek...
Ama anlamak istemediler “hepimiz Ermeniyiz”in “öteki” olmuş bir gruba sahip çıkmak, “yalnız değilsiniz” demek olduğunu; “size yapılan haksızlıklara karşı sizinleyiz” demek olduğunu.
Nefretle dolu yüreklerine bir Ermeni’nin acısının girmesine müsaade etmediler.
“Hepimiz Türküz” cümlesinin ancak, Türklerin bir zamanlar zorla isimlerinin değiştirildiği Batı Trakya’da, evlerinin yakıldığı Almanya Solingen’de, Yunanistan’daki aşırı milliyetçi Ortodoks Halk Birliği Partisi(LAOS)’nin genel merkezinde “kıymetli” olduğunu anlamak istemediler.
“Hepimiz Ermeniyiz’, cümlesi Ermenistan’da ne kadar değersizse ‘Hepimiz Türküz’ de Türkiye de o kadar değersizdir” dediğimizde bile hazırdı ellerindeki etiketleri: vatan haini!
Ulusça yasa gömüldüğümüz 17 Ağustos depreminin ardından Yunanistan’daki Ta NEA Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Leon B.Karapanayotis’in depremin hemen ardından, gazetedeki başyazısına “Hepimiz Türküz” başlığı atmış olduğunu duymak istemediler. Ne tuhaftır ki o zaman da “Dünya Yunan olsun” çevreleri bu gazeteye tepki göstermişlerdi…
Solingen’de Türklerin evlerinin yakılmasının ardından “Almanya’nın iyi insanları”nın attığı ve ne gariptir ki bu kez de “Dünya Alman Olsuncular”ın tepki gösterdiği slogan da aynıydı halbuki: Hepimiz Türk’üz!
Ve biz yapayalnız kaldık Hrant’ın öldürülmesini “dışarıda aleyhimizde kullanılır” diyerek kınayanların çirkin yüzlerinin yanında…
61 basın şehidimizin ardındansa sadece yazdıkları ve yürekleri, bir de büyük şair Nevzat Çelik’in karaladığı şu satırlar kaldı akıllarımızda:
”çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye’de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya’da türk olacağız
hollanda’da surinamlı
fransa’da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zenci de mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı…”
onur görünmez
17 Ocak 2008 Perşembe
HRANT DINK
Hrant dink ismi öncelerden benim için cok sey ifade etmezdi ,tek bildiğim ne zaman medyada ermeni soykırımından bahsedilmeye baslasa muhakkak bu abimiz ya bi canlı yayına baglanmak zorunda kalırdı ya da bi gazetede röportaj vermek zorunda kalırdı.
bu durumdan anladıgım kadarıyla ermenilerin sayılan sevilen bir aydınıydı ama yazılarını okumuslugum yoktu.
gecen sene soguk bir ankara ziyaretim sırasında öğrendim vuruldugunu,şaşırmadım pek fazla bir tc vatandası olarak.tv.lerdeki ajitatif görüntülere prim vermek istemedim cünkü ölü bir aydının cesedi üzerinden reyting kapmaya calısıyorlardı.
İçim acımadı desem yalan ,ne de olsa bir aydın,bir yazar ,bir babaydı.
Öldüren cocugun tipine baktım şaşırmadım,polisler kahramanca karsıladı bu azgın veledi...şaşırmadım.
o cocuk korunacaktı biliyordum,bu olay da örtbas edilecekti...şaşırmadım.
şimdi üzerinden neredeyse bi sene gecti,hiçbirşey değişmedi...şaşırmadım.
toprağı bol olsun
bu durumdan anladıgım kadarıyla ermenilerin sayılan sevilen bir aydınıydı ama yazılarını okumuslugum yoktu.
gecen sene soguk bir ankara ziyaretim sırasında öğrendim vuruldugunu,şaşırmadım pek fazla bir tc vatandası olarak.tv.lerdeki ajitatif görüntülere prim vermek istemedim cünkü ölü bir aydının cesedi üzerinden reyting kapmaya calısıyorlardı.
İçim acımadı desem yalan ,ne de olsa bir aydın,bir yazar ,bir babaydı.
Öldüren cocugun tipine baktım şaşırmadım,polisler kahramanca karsıladı bu azgın veledi...şaşırmadım.
o cocuk korunacaktı biliyordum,bu olay da örtbas edilecekti...şaşırmadım.
şimdi üzerinden neredeyse bi sene gecti,hiçbirşey değişmedi...şaşırmadım.
toprağı bol olsun
10 Ocak 2008 Perşembe
GEVENDE
eskişehir gibi nisbeten küçük bir anadolu kentinden cıkan bu belki de ülkenin en özgün grubu Gevende,dün gece Gemi adlı naif mekanda sahne aldı
10 gibi baslayan konser gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti.
gevende gercekten özgün saykoldelik bir grup,gitar denen enstrumanı türlü efektlerle sıradanlıktan cıkartmaya calısıyorlar,sarkı sözleri tamamen atmasyon ama güzel geliyor kulağa.
keman ve saksafonun katkısı cok büyük grubun müziğine.ama en önemlisi sanırım grubun sahnedeki sıcak ve samimi tavrı,kasıntılardan rockstar triblerinden cok uzak sadece müzik yapmaya konsantre olmus adamlar görüyorsunuz karsınızda.
grup konserde süpriz olarak " requiem for a dream " in ana tema müziğini coverladı ama yine gevende usulü oldukca hızlı ve ritmik bi şekilde,ben cok begendim,izleyenlerde sanırım öyle.
kısacası gevende ilgi ve alakayı sonuna dek hakeden bir müzik toplulugu.
seviyor ve saygıyla izliyoruz.
10 gibi baslayan konser gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti.
gevende gercekten özgün saykoldelik bir grup,gitar denen enstrumanı türlü efektlerle sıradanlıktan cıkartmaya calısıyorlar,sarkı sözleri tamamen atmasyon ama güzel geliyor kulağa.
keman ve saksafonun katkısı cok büyük grubun müziğine.ama en önemlisi sanırım grubun sahnedeki sıcak ve samimi tavrı,kasıntılardan rockstar triblerinden cok uzak sadece müzik yapmaya konsantre olmus adamlar görüyorsunuz karsınızda.
grup konserde süpriz olarak " requiem for a dream " in ana tema müziğini coverladı ama yine gevende usulü oldukca hızlı ve ritmik bi şekilde,ben cok begendim,izleyenlerde sanırım öyle.
kısacası gevende ilgi ve alakayı sonuna dek hakeden bir müzik toplulugu.
seviyor ve saygıyla izliyoruz.
9 Ocak 2008 Çarşamba
THE MADRIGAL "birkaç acaip oğlan"
the madrigal derler bir grup kurulmus 2000 yılında bikaç oğlan tarafından, bi gazla 2002 yılında bi demo cıkartmıslar,el altından dört bir yana saçmışlar
içlerindeki müzik aşkı ara ara soğusa da hiç sönmemiş ,2005 yılında bidaha dellenmiş bu gencolar , başalamıslar yeni yeni melodiler calmaya,sonra 2007 de yanlarına 3 adam daha almıslar gercek bir müzik grubu kisvesine bürünmüşler,orda burda sarkılarını insanlara bile çalmaya baslamıslar utanmadan.
baya sarkı biriktirmişler,bi punduna getirseler albüm bile cıkarcaklarmıs,sinsice pusuda zamanı kollar olmuslar
burdan sarkıları da dinlenirmiş
http://myspace.com/themadrigal
içlerindeki müzik aşkı ara ara soğusa da hiç sönmemiş ,2005 yılında bidaha dellenmiş bu gencolar , başalamıslar yeni yeni melodiler calmaya,sonra 2007 de yanlarına 3 adam daha almıslar gercek bir müzik grubu kisvesine bürünmüşler,orda burda sarkılarını insanlara bile çalmaya baslamıslar utanmadan.
baya sarkı biriktirmişler,bi punduna getirseler albüm bile cıkarcaklarmıs,sinsice pusuda zamanı kollar olmuslar
burdan sarkıları da dinlenirmiş
http://myspace.com/themadrigal
8 Ocak 2008 Salı
TİYATRO AYAKBAĞI
Ankara'da bi grup yetenekli genc tutturmus "bagımsız tiyatro yapacaz biz" diye ,yola cıkmıslar,üç bes arkadas üniversite ekiplerinden üç beş arkadas dısardan toplasıp tepeden tırnağa kendilerine ait bir ekip kurmuslar,oyunlarının dramaturjilerini kendileri yapıyor,kendileri yönetiyor,kendi makyajlarını, dekorlarını yapıyorlar,bir de coğu iş güç sahibi yaşam kavgasında insanlar,insan böylesine özveriye saygı duymadan gecemiyor, ve üstüne üstllük bunca sıkıntının arasında cok da basarılı oyunlar cıkartıyorlar.
amatör ruh ölmedi kalbimizde yasıyor dedirtiyorlar adeta!
( lan adam amma da övdü be demeyin tamam tamam bende görsel tasarımlarını ve oyun müziklerini yapıyorum bu cengaverlerin, ama benim emeğim bu arkadaslarınkilerin yanında cok küçük oldugu için gruba kendimi dahil etmeye utanıyor ve dısardan biris olarak yazıyorum bunları )
amatör ruh ölmedi kalbimizde yasıyor dedirtiyorlar adeta!
( lan adam amma da övdü be demeyin tamam tamam bende görsel tasarımlarını ve oyun müziklerini yapıyorum bu cengaverlerin, ama benim emeğim bu arkadaslarınkilerin yanında cok küçük oldugu için gruba kendimi dahil etmeye utanıyor ve dısardan biris olarak yazıyorum bunları )
THE WIND THAT SHAKES THE BARLEY
ken loach'ın bu palme D'ior ödüllü filmi ile aynı adı tasıyan bir dead can dance sarkısı olması beni filme iyice kenetleyen faktör olmustu.
serde irlanda sempatizanlıgı var ( OZ daki Ryan o'reily in buna katkısı da var tabi o ayrı ) ken loach büyük usta..eee? o zaman bu filmi izlemek farz oldu da geç bile kalınmıstı.
gecenlerde izleme fırsatım oldu simdi Oldboy gibi bir film de aynı ödülü aldıgı için insan ister istemez bi sorgulamaya giriyor,bu ödülü alan diğer filmlerle bu filmi..
eternity and a day var mesela theo babanın..tam bir basyapıt .. ayrı bir yazının konusu...
bi dolu basyapıt var bu ödüle layık...sonra bu filmin nuri bilgi ceylan ın "iklimler"ini ezip gecmişliği var aynı festivalde -ki duygusal olarak üzen bi olaydır beni-
herneyse film tabii ki cok basarılı bir film,karakter çizimi,oyunculuk basarısı felan hep güzel,ama klasik bir dramın ötesine gecmiyor aslında bana kalırsa.
ingizlerden ölesiye tiksiniyorsunuz o ayrı..insanın sinirlerini geren sahneler bol bol var.
yemyesil irlanda çayırları var,güzel müzikler var,izlenmez mi ? kesinlikle izlenir ama " bi film izledim hayatım değişti " durumu var mı diye sorarsanız bence yok.
serde irlanda sempatizanlıgı var ( OZ daki Ryan o'reily in buna katkısı da var tabi o ayrı ) ken loach büyük usta..eee? o zaman bu filmi izlemek farz oldu da geç bile kalınmıstı.
gecenlerde izleme fırsatım oldu simdi Oldboy gibi bir film de aynı ödülü aldıgı için insan ister istemez bi sorgulamaya giriyor,bu ödülü alan diğer filmlerle bu filmi..
eternity and a day var mesela theo babanın..tam bir basyapıt .. ayrı bir yazının konusu...
bi dolu basyapıt var bu ödüle layık...sonra bu filmin nuri bilgi ceylan ın "iklimler"ini ezip gecmişliği var aynı festivalde -ki duygusal olarak üzen bi olaydır beni-
herneyse film tabii ki cok basarılı bir film,karakter çizimi,oyunculuk basarısı felan hep güzel,ama klasik bir dramın ötesine gecmiyor aslında bana kalırsa.
ingizlerden ölesiye tiksiniyorsunuz o ayrı..insanın sinirlerini geren sahneler bol bol var.
yemyesil irlanda çayırları var,güzel müzikler var,izlenmez mi ? kesinlikle izlenir ama " bi film izledim hayatım değişti " durumu var mı diye sorarsanız bence yok.
7 Ocak 2008 Pazartesi
TEK MUHALİF HAYATA GÖZLERİNİ YUMDU
Hepimizin ( hadi gercekci olalım ) biçoğumuzun yaka silktiği bu hükümetin basındaki zat-ı muhtereme gercek anlamda ilk ve tek reel tepkiyi ,muhalefeti göstermiş,direnişin sembolu "Cihan" isimli AT dostumuz barsak düğümlenmesi sonucunda hakkın rahmetine kavustu.
Şahsi acım gercekten büyük.
o bir umut olmustu bana,sembolik bir direniş lideri idi gözümde,
allah rahmet eylesin
Şahsi acım gercekten büyük.
o bir umut olmustu bana,sembolik bir direniş lideri idi gözümde,
allah rahmet eylesin
BORAT
bu karakteri Ali G show dan bilenler için cok da extra-ordinary bir film değil BORAT ,
sascha baron cohen cok akıllı bi adam ,tekrar farkettirdi bize bu filmi ile..espriler ince tespitler üzerine kurulu cogu zaman , ama işin bokunu cıkarttığı yerler yok mu ? bolca var ,lakin asıl mevzu filmin politik ve eleştrel tarafı,diğer sıradan komedi filmlerinden ayrılan kısmı film ciddi bir gönderme ve taşlama içeriyor,
sascha baron cohen sürekli bişeyleri taşlıyor diğer tüm skeclerinde oldugu gibi ,bu film de ilk etapda dalga gectiği şey kazakistan halkı kültürü gibi gözükse de aslında ağırdan dalga gectiği sey,aptallaşmış,insaniyet sıcaklıgından uzaklasmıs amerikan halkı ve kendi dilleri ile ifade etmek gerekirse onların " weird" kültürleri.
borat filmde sık sık yahudilere saldırıyormus gibi gözükse de bu cok zekice bi aldatmadan ibaret filmde asla anti-semitist bir tutum yok bilakis onca seyle dalgasını gecen borat yahudileri kah " böceklere" benzeterek kah "bir canavar kuklası haline sokup kovalıyarak" karikatürize edip üstünü kapatıyor,hatta anti-semitizm ile dalgasını geciyor,işte sacha baron ' un ince zekası da burda. yahudilerle dalga gecermiş gibi yaparken anti-semitizmle dalga geciyor olması,
kazak halkı ile de dalga geciyor gibi dursa da bi yandan onları sıcak kanlı heryönüyle " insan " adlederek asyalı birnevi hemşehrilerine ince bir kıyak geciyor, çünkü herkesi son derece sıcak kanlılıkla yanaklarından öpmeye calısan borat ve bunun karsılıgında bu durumdan rahatsız olan hatta kosarak kacan amerikalılar sevgiden uzak yabani insanlar oluyor.
bush yönetimi ve evanjelist koyu hristiyan saçmalıklarını da göstere göstere .itin g.tüne sokmakta hiçbir beis görmüyor baron.
Borat bizdeki şaban gibi ,biraz internet Mahir,biraz kuzen Balky ...ama oldukca " Kitch" bir karakter.
komik ..eglenceli..zaman zaman rahatsız edici ..ama cogunlukla hicivsel bir film.
sascha baron cohen cok akıllı bi adam ,tekrar farkettirdi bize bu filmi ile..espriler ince tespitler üzerine kurulu cogu zaman , ama işin bokunu cıkarttığı yerler yok mu ? bolca var ,lakin asıl mevzu filmin politik ve eleştrel tarafı,diğer sıradan komedi filmlerinden ayrılan kısmı film ciddi bir gönderme ve taşlama içeriyor,
sascha baron cohen sürekli bişeyleri taşlıyor diğer tüm skeclerinde oldugu gibi ,bu film de ilk etapda dalga gectiği şey kazakistan halkı kültürü gibi gözükse de aslında ağırdan dalga gectiği sey,aptallaşmış,insaniyet sıcaklıgından uzaklasmıs amerikan halkı ve kendi dilleri ile ifade etmek gerekirse onların " weird" kültürleri.
borat filmde sık sık yahudilere saldırıyormus gibi gözükse de bu cok zekice bi aldatmadan ibaret filmde asla anti-semitist bir tutum yok bilakis onca seyle dalgasını gecen borat yahudileri kah " böceklere" benzeterek kah "bir canavar kuklası haline sokup kovalıyarak" karikatürize edip üstünü kapatıyor,hatta anti-semitizm ile dalgasını geciyor,işte sacha baron ' un ince zekası da burda. yahudilerle dalga gecermiş gibi yaparken anti-semitizmle dalga geciyor olması,
kazak halkı ile de dalga geciyor gibi dursa da bi yandan onları sıcak kanlı heryönüyle " insan " adlederek asyalı birnevi hemşehrilerine ince bir kıyak geciyor, çünkü herkesi son derece sıcak kanlılıkla yanaklarından öpmeye calısan borat ve bunun karsılıgında bu durumdan rahatsız olan hatta kosarak kacan amerikalılar sevgiden uzak yabani insanlar oluyor.
bush yönetimi ve evanjelist koyu hristiyan saçmalıklarını da göstere göstere .itin g.tüne sokmakta hiçbir beis görmüyor baron.
Borat bizdeki şaban gibi ,biraz internet Mahir,biraz kuzen Balky ...ama oldukca " Kitch" bir karakter.
komik ..eglenceli..zaman zaman rahatsız edici ..ama cogunlukla hicivsel bir film.
2 Ocak 2008 Çarşamba
OZ
bu dizi son zamanlardaki bagımlılığım oldu diyebilirim.
aslında cok eskiden izlemeye basladıgım bir dizi idi bu cine 5 de geceyarısı yayınlanırdı.
gecenlerde nerden geldiyse aklıma bidaha basladım dvdlerini alıp izlemeye ve suan 5.ci sezona kadar geldim.
son zamanların yeni trendi "smart-script" dizi conseptinin ( evet az önce uydurdum bu konsepti) belkide ilk uygulamalarından.( bkz: lost, six feet under,niptuck,prisonbreak vs.. )
belki de en basarılısı,prison break bu dizinin yanında teletubis gibi kalıyor bu çok açık.
hapishane dizisi baslıgı altında eritmek bu dizinin ağır içeriğine hakaret olur.
izleyin ..izletin...
aslında cok eskiden izlemeye basladıgım bir dizi idi bu cine 5 de geceyarısı yayınlanırdı.
gecenlerde nerden geldiyse aklıma bidaha basladım dvdlerini alıp izlemeye ve suan 5.ci sezona kadar geldim.
son zamanların yeni trendi "smart-script" dizi conseptinin ( evet az önce uydurdum bu konsepti) belkide ilk uygulamalarından.( bkz: lost, six feet under,niptuck,prisonbreak vs.. )
belki de en basarılısı,prison break bu dizinin yanında teletubis gibi kalıyor bu çok açık.
hapishane dizisi baslıgı altında eritmek bu dizinin ağır içeriğine hakaret olur.
izleyin ..izletin...
hiçbiryerde
tayfun pirselimoğlunun bu güzide eserini alırken iki sey cezbetti beni,birincisi 5 ytl değerindeki tutarı,ve zuhal olcay.
zuhal olcay hanıma olan hayranlığım baska bir yazının konusu oladursun ben filmle devam edeyim diyeceğim ama edemiyorum zira zuhal olcayın oyunculugu copunlukla filmin önüne geciyor kanımca.
sakın filmi kötülediğim cıkmasın burdan ama zuhal olcayı övüyorum evet...harika oyunculuk.. hatta o kadar harika ki "oynamıyor" bile zuhal hanım.
direk "oluyor"
film genel olarak klise bi öykünün üzerine inşa edilmiş olsa da.tayfun hocam oldukca iyi anlatmıs hikayeyi...izlemeye değer basarılı bir yerli yapım bu .
"..aradıgımız her seyi yanlıs yerde arıyoruz, aslında onlar bizi kapalı bir kapının ardında bekliyorlar"
zuhal olcay hanıma olan hayranlığım baska bir yazının konusu oladursun ben filmle devam edeyim diyeceğim ama edemiyorum zira zuhal olcayın oyunculugu copunlukla filmin önüne geciyor kanımca.
sakın filmi kötülediğim cıkmasın burdan ama zuhal olcayı övüyorum evet...harika oyunculuk.. hatta o kadar harika ki "oynamıyor" bile zuhal hanım.
direk "oluyor"
film genel olarak klise bi öykünün üzerine inşa edilmiş olsa da.tayfun hocam oldukca iyi anlatmıs hikayeyi...izlemeye değer basarılı bir yerli yapım bu .
"..aradıgımız her seyi yanlıs yerde arıyoruz, aslında onlar bizi kapalı bir kapının ardında bekliyorlar"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)